Yaklaşık 6 yıldır araba kullanıyorum. Aslında ehliyetimi üniversitenin ilk senesini bitirdiğim yaz aldım. En büyük isteklerimden bir tanesi buydu ve yakın arkadaşlarım da ehliyet almak için kursa yazıldıklarını söyleyince: " Hadi Merve" dedim. Kursta bana direksiyon dersi veren eğitmen ( Sözde oranın en usta eğitmeniydi ve en iyisiydi) sabırsız, sinirli, sürekli konuşan bir adamdı. Yani ne konuda ustaydı bilmiyorum ama bu eğitimi bana verecek en uygunsuz kişiydi bence. Çünkü ben zaten kaygı düzeyi ve sorumluluk duygusu yüksek bir insanım... Benim bu konuda cesaretlendirilmeye ihtiyacım varken bu eğitmen, olan cesaretime de zarar verdi diyebilirim.
Yine de arabanın çalışma şeklini anladım ki ehliyetimi alabildim. Tabi o zamanlar şimdikine göre daha kolaydı. Ehliyetim senelerce cüzdanımda durdu öylece... Orada olmasından mutluydum ama onu kullanacak cesaretim yoktu. Ya birine çarparsam? Ya birine bir zarar verirsem? Kocaman araba yani bu, hele de düz vitesli bir arabada vitesi değiştirmeye uğraşırken bir yandan da akan trafiğe nasıl dikkat edeceğim? Abim diyor ki: " Boş ver düz vitesi, hiç uğraşma. Sen direkt otomatik araba al." Bunu da cesaretimi kıran bir cümle olarak kabul ediyorum.
Sonra eşim bu konuda beni çok cesaretlendirdi. İlk birkaç sefer onunla çalıştık ve anladım ki; araba konusunda, özellikle eşimden gelen bir uyarı beni anlamsız şekilde duygusallaştırıyor ya da öfkelendiriyor :)))) Hahahah, bence bu olay duygusal bağ hissettiğin bir insanla olacak şey değil. Derken bir gün eşim, tanıdığı çok sakin bir hanımefendiden bahsetti bana. "Siz kesinlikle iyi anlaşırsınız." dedi ve tanıdığı bu kadının direksiyon eğitmenliği yaptığını açıkladı. Ertesi gün, Gülay Hanım’ın çalıştığı sürücü kursunun önünde beni bırakıp gitti adam :))) Ben tabi oradan sonra dönemedim arkadaşlar. Çünkü gurur ve dozunda bir öfkenin harekete geçiremeyeceği bir Merve'yi tanımadım ben :) Belli ki eşim de beni tanımış :)
Gülay Hanım o kadar tatlı bir insandı ki; beni yüreklendirdi, bana kendi deneyimlerinden bahsetti ve gerek dikkatli önerileriyle gerek bana olan iltifatlarıyla ben kendi başıma kısa sürede düz vitesli bir arabayı kullanma cesareti gösterdim. Türk işi motivasyon şeklinin de katkısı olmadı diyemem: " Şu kişi bu işi yapıyorsa, neden ben yapamayayım?" :))) Hayatımdaki o kişilere teşekkürü bir borç bilirim :)
Altı yıldır araba kullanıyorum ama park konusu bende hala sıkıntılı. Yani özellikle büyükşehir trafiğinde arkada araçlar varken paralel park yapmaya çalışmak filan benlik kısımlar değil hâlâ :) Ama böyle evimin bulunduğu sitede, sakin ve geniş yerlerde rahatım yani. Bir şekilde işimi görüyorum.
Evimin bulunduğu sitede karşılıklı bloklar var ortada sosyal tesis, otopark, çocuk parkları gibi alanlar var. Ben ne zaman arabayı park edecek olsam, sitemizde oturan yaşlı amcayla karşılaşıyorum. Bu arada kendisine yer vermezsem eksik olacak. Kendisi 70'li yaşlarında dimdik duruşu olan, saçları bembeyaz, her gün ama her gün yürüyüş yapan, yürüyüş yaparken de eski tip kablolu kulaklığıyla sürekli birileriyle konuşan bir bey. Öyle ki zaman içerisinde biz bu amcayla ortak bir sırrı paylaşır hale geldik: Benim araba park etme maceralarımı yani.
Bundan birkaç ay evvel onun yürüyüşü benim araba park etme anıma denk geldi ve bana sözleriyle yardım ettiğini düşündü. Başta kızdım, yani bey amca yoluna bakıp yürümeye devam etse ben her zamanki gibi zaten park edeceğim. Ama yok, durdu ve beni izledi. Direktifler verdi ve ben tabiiki onu dinlemedim. İndiğimde de "Olacak olacak." dedi. Yani izin versen daha rahat olacaktı bey amca, diyemedim. Sonraki günlerde de ya yürüyüşte ya başka park etme anlarında artık birbirimizi tanır ve birbirimize selam verir olduk :)) Adam beni ne zaman görse gözleriyle dahi gülüyor bence :)) Ben de içten içe "Aha başımın belası." diyorum ama gülüşlerim artık daha samimi.
Dün yine o meşhur anlarımızdan biri daha yaşandı. Ben arabayı park ederken o yine durdu ve bana bakıyordu. Bence harika bir iş çıkarıyorduuum... Ki kamelyanın çıkıntılı bir kısmı varmış ona vurdum :) Aslında bence sert vurmadım, değmekle vurmak arasında bir noktaydı diyeyim. :)) Ama bey amca arabanın etrafında şöyle bir dolaştı ve " Bence artık oldun sen. Bu kısmı ben de çoğu kez göremiyorum. Vura vura öğrendik biz de. " dedi. Ben de "Sizin arabanızı koyduğunuz yer sitenin diğer ucunda tabi." dedim. Koca bir kahkaha attı ve haklı olduğumu söyledi :)))
Az önce okuldan sonrasını düşünürken bey amca geldi aklıma ve güldüm :) İsmini bile bilmediğim bu yaşlı adamın her akşam orada olup yürümesi hayatımın basit gibi görünen önemli bir detayı haline geldi :) Umarım bugün arabayı çok süper , harika ve de havalı park ederim, n'olursun Allah'ım, Amin :)))