10 Haziran 2025 Salı

Mukadderat

      


      Ne zamandır afişini ve oyuncularını görüp izlemek istediğim bir filmdi Mukadderat! Ve dün bu filme şans vererek ne iyi ettim :)) Filmi izlemeden  evvel Mukadderat tam olarak ne demek, önce ona baktım :) ( Canım Momentos'a da buradan sevgiler, selamlar demek istedim :))

     Mukadderat kelimesi Arapça kökenli olup, yazgı anlamına gelir. Genellikle insanın kontrolü dışında gerçekleşen olayları ve alın yazısını ifade etmek için kullanılır. 

     Film, Sultan'ın( Nur Sürer) eşini kaybetmesiyle başlıyor. Aslında beklenen bir ölüm, ama Sultan onca sene evlilikten sonra yalnız başına yatakta yatma fikrinden çok etkileniyor ve aniden evlenme isteğini bildiriyor çocuklarına. Bu arada kızı ( Aslıhan Gürbüz) İstanbul'da yaşayan, evli ve çocuklu aynı zamanda da bankada çalışan dominant bir karakter. Oğlu ( Osman Sonant) Kastamonu Cide'de yaşamını süren; evli ve çocuklu, kahvecilik yapan ve o yaşına dek de belli ki çeşitli girişimleri olup bu girişimlerinde başarısız olmuş bir karakter. Babalarının vefatı onları bir araya getiriyor ve aile içi dinamikleri görme şansımız oluyor. 

    Çocuklarının tüm itirazlarına ve mahalle baskısına karşın, Sultan'ın yeniden evlilik yolunda adımlar atmasını ve bu konuda lafı olanlara ağzının payını vermesini keyifle izliyoruz. Kocasının kaybından hemen sonra böyle bir istekte bulunması başta absürd gelse de çok güzel söylüyor Sultan: " Kaç senedir kocam o benim? Ben şimdi gece uyurken kimin hırıltısını dinleyeceğim, kime meyve soyacağım? Kolay mı sanıyorsunuz tek başına kocaman yatakta uyumak?" Ve diyor ki çocuklarına " Babanız ölse hemen yarını ona bakacak bir kadın arayacak, onu evlendirme derdine düşecektiniz? Ben isteyince neden sorun oluyor?" Bu vefat çerçevesinde aslında birçok toplumsal konuyu da sorguluyoruz. Mesela bir kadın kocasını kaybettikten sonra, hele de yaşını başını almış bir kadınsa, toplum ona neden dizini kırıp evinde oturmasını, yasını tutup ölümü beklemesini söyler? Ya da miras olayında neden kız çocuğu göz ardı edilir veya erkek çocuğuyla kız çocuğuna eşit dağılım yapmak bile hala günümüzde oturmamış bir mevzudur? 




       Bir kadının kocasının kaybından sonra kendi hayatını ve isteklerini, tüm itiraz ve engellere rağmen keşfetmesini ve bu yönde adımlar atmasını izliyoruz filmde. Ve bunları öyle dramatik bir havada da ele almıyor bu arada. Hatta yer yer öyle şeyler oluyor ki, ben çok güldüm :)) Gerek Kastamonu Cide manzaraları gerek oyunculukların doğallığı öyle gerçek hissettiriyor ki; adeta Sultan'ın bahçesine bir sandalye de siz atıp atıp oradan izliyorsunuz olan biteni :)  Uzun zamandır izlediğim en tatlı filmdi. Şiddetle tavsiye ederim :)

       ...