Senenin son günü! Bu sene de yeni yıla ilişkin bir yazı yazmazsam eksik kalacak gibi hissettim. Aklımda bir fikir olmadan, yeni yıla ilişkin ne beklediğimi kendim de bilmeden geldim.
2025 nasıl geçti? Ülkemiz açısından baktığımda kayıplar geldi aklıma ilk olarak. Öyle ya, çocukluğumuza yer etmiş 'Şirin Baba' sesinden tut da, Volkan Konak'ın 'Kadınım...' la başlayan aşk şiirlerine dek, sanatçısından gencecik yaşta hayatını kaybeden siyasetçisine dek, ne çok kişiye veda ettik, ne çok ses eksildi hayatımızdan... Ölümün var olduğunu, ansızın bize kendisini hatırlatabileceğini hep birlikte hissettik, unutmaya fırsat dahi verilmeden anladık bunu...
Bu sene de hem şaşırdık hem hiç şaşırmadık... Bu ülkede yaşanan skandalların böyle bir etkisi olduğunu fark ettiniz mi siz de? Bir skandal duyup önce birkaç saniye şaşkın hissediyorsunuz ve daha sonra aslında bir parçanız buna asla şaşıramıyor. Çürümüşlük ortamında hepsinin kokusu aynı geliyor belki de. Geçtiğimiz Pazar günü seneler sonra tiyatro oyununa gittik eşimle. "Mercaniye Çok Yaşa" oyununda çok güzel bir replik geçiyordu: " Memleketimizde yaşarken memleket özlemi duyuyoruz..." diyordu. Kimle konuşsam eski yılbaşı akşamlarını ve o yılların leziz tadını anlatıyor. Bu ülkede yaşamak yas ile özlemi cebine alıp yürümek gibi...
Yürümek diyorum... Çünkü ne yaşarsak yaşayalım devam etmek zorundayız. Tökezlesek de, bazen durup dinlensek de ya da kalktığımızda yeterince dinlemediğimizi duyumsuyor olsak da yürümeliyiz... Çünkü yürümenin umutla bir ilgisi var gerçekten. Burada, tam da bu noktada hep kalmanın bir esprisi yok. Ama devam edersek, belki şu dönemeci dönersek bir günbatımı görüp rahatlayabiliriz, belki şu kaldırımları yer yer içe göçmüş yolun hemen ilerisindedir evimiz. Kim bilir...
Kişisel olarak da memleketimin verdiği hislerden uzakta değildim bu sene... Bir olay yaşarken adını koyamazsın ya bazen yaşadığın şeyin; dağılanı toparlamaya odaklanır, birkaç cümle fazla sarf edersen bazı şeylerin daha iyi olacağına inanırsın. Sanki dağılanın suçlusu senmişsin ya da toparlamaya muktedir yalnız senmişsin gibi. Sahi ne vardır burada? Suçluluk mu, kibir mi? Oysa günün sonunda bakarsın ki, seninle ilgisi yok, senin çabanla olacak ya da düzelecek bir şey de yok. Bir adı vardır bu yaşadığın şeyin, buradaki rolünü tanımlamayı öğrenirsin, neden senin başına geldiğini, neden bu döngünün yaşandığını...Her döngüde daha iyi bir noktada olduğunu, daha güçlü hissettiğini düşünsen de farkındalıklar zordur. Yas ve özlemi aynı anda hissettirir kimi zaman.
2026'dan ne beklediğimi bilmiyorum :)) Astrologlara göre burcum şaha kalkacak, beni düşüren ve olumsuz hissettiren şeyleri bir kibritle yakıp kül ederek yoluma bakacağım :) Astrologlara inanmak istediğim bir noktadayım ben arkadaşlar. 2025'te kendimi kötü hissetmeden sınır çizmeyi öğrendim; sevmediğim durumlarda mesafelenmeyi bildim. Ancak geldiğim noktada kendimi biraz soğukta kalmış hissediyorum. Mümkünse ben biraz çözülmek, bir parça ısınmak istiyorum.
Seyahat etmek istiyorum. Yani nereye gitmek istediğime dair bir fikrim yok, ama arabayla yapılan uzun yolculukları bilirsin. Zahmetiyle birlikte o 'yolda olma' halini istiyorum :)
Dans etmek istiyorum... Kızımla birlikte A.P.T. şarkısı eşliğinde yaptığımız danslar hatırlattı dans etmeyi ne kadar sevdiğimi. Ben biraz da "Para Bizde" şarkısı eşliğinde oynamak istiyorum, hahahaah :)) (Not: Kızıma bu şarkıyı sevdirmem gerek!)
Olduğu gibi bırakmak, enerjimi tasarruflu kullanmak istiyorum. Araba aküsü müyüm canım ben, ona buna koştukça kendi kendimi şarj ettiğimi filan mı sanıyorum, nedir yani? Gerekirse bu konuda kendimi sarsmak istiyorum. "Sen Bihter Ziyagilsin, kendine gel!" demek istiyorum :))
Kahkaha istiyorum, beni güldüren ortamlarda daha çok bulunmak, neşeli insanların yakasına yapışıp peşini bırakmamak istiyorum :))
Güzel şarkılar, iyi kitap ve filmler ve lezzetli yemeklerle çevrelenmek istiyorum. Böyle bir ortamda kendi kendime inzivaya çekilmek istiyorum. Sıkılınca çıkıp yürümek istiyorum. Rüzgar yanağımı okşasın, doğa bana güzelliklerini göstermeye devam etsin... Kaldırım taşlarının arasında yeşermeyi bilmiş otlar gibi; inadına ve daima yeşermek istiyorum.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder