Kitap kulüpleriyle aranız nasıldır bilemem, ama ben bu sene bu işin bir hayli içerisindeyim. Baktım kendi okulumdaki öğretmenler arasında problemler yaşanıyor, iletişim sorunları artmış vaziyette, bizi kurtarırsa kitap kurtarır mantığıyla öğretmenler arasında gönüllülük esasına dayalı bir kulüp kurdum. Tabi beklenmedik bir şekilde idareciler de katılınca 7 kişiyle başlayan kulübümüze her ay yeni yüzler dahil oldu ve gerçekten de okul atmosferine olumlu bir katkı sağladı diyebilirim. Buna ek olarak ilçedeki psikolojik danışman arkadaşlar da bir kitap kulübü kurdu ve alan okuması yapmak faydalı olur diye düşünerek ona da üye oldum. Yani sizin anlayacağınız ayda iki kitap okumak durumundayım ve bazen o kadar arada derede kitap okuyorum ki, yine de bitiremediğim zamanlar olmuyor değil. ( Şşşşt, kimseye söylemeyin! :))
Geçtiğimiz ay okulumda kulübümüz için seçtiğimiz kitap Melisa Kesmez'in Çiçeklenmeler kitabıydı. Kitapta kocasını kaybeden Türkan karakterinin yas sürecinde hissettiği ve sorguladığı şeyler, evlilik hayatı ve oradaki rolü, beklentileri ve hayal kırıklıkları öyle güzel işlenmişti ki.... Özellikle de Melisa Kesmez' in zor duyguları bile basit ve güzel bir şekilde anlatabilmesine, metaforlarına hayran kaldım. Kitapta göze çarpan boşluklar vardı ve yazar tarafından bu boşlukların bilinçli bir şekilde konulduğunu düşündüm, ki benim çok hoşuma gitti. Kitap kulübünde o boşlukları herkesin ele alış şeklinin farklı olması da sohbeti zenginleştirdi. Daha önce okumadıysanız gönül rahatlığı içerisinde okuma listenize ekleyebilirsiniz dostlarım. Zaten kitap mini minnacık, bir solukta bitiyor.
( Kitap kulübü üyeleri için ilk kitabımızın ismine de uygun olacak şekilde papatyalı ayraç yaptım ve kırmızı not kağıdına hepsine özel notlar yazdım. Küçük ama hepsini mutlu eden bir hediye oldu:))
Kitapla başlamışken izlediğim filmlere de yer vermek isterim. Son zamanlarda izlediğim filmler şu şekildeydi:

"Kelebekler" Tolga Karaçelik'in yönetmenliğini yaptığı içinde sürpriz isimler barındıran bir film. Birbirinden uzaklara savrulmuş üç kardeşin babalarından gelen telefonla bir araya gelip babalarını ziyarete gitmelerini konu alıyor. Tuğçe Altuğ daha önce görmediğim bir yüzdü ve buradaki Suzan rolüne öyle doğal bir şekilde uymuş ki, özellikle bazı sahnelerde filmi yukarı taşımış diyebilirim. Tatlı, yer yer komik, hüznün altını çizmeden inceden hissettirebilen bir film olmuş.
The Edge of Seventeen ( On Yedinin Eşiğinde) filmi güzel bir gençlik draması. Ergenlerle çalıştığım için zaman zaman bu tür içerikleri izliyorum ve hatta bazen öğrencilerle birlikte film izleyip film hakkında konuştuğumuz etkinlikler düzenliyorum. Kişisel olarak da keyif aldığımı itiraf etmeliyim, galiba bir yanım ilk gençlik zamanlarının hissiyatını çok seviyor. Filmde Nadine karakterini bağrıma basmak istedim. Bu filmde de büyük söylemler ya da yüksek bir aksiyon yok. Ancak izlerken keyifle izledim ve bazı sahnelerin üzerinde özellikle durulması ve düşünülmesi gerektiğini hissettim.
Spoiler vermemeye çalışarak ancak bu kadar anlatabildim. :)) Bu yazıyı nasıl sonlandıracağımı da pek bilemedim, hahahah :)) Hafta sonu için planınız yoksa bu kitap ya da filmlerden birine şans vermek isteyebilirsiniz diye düşündüm. Eğer yolunuz bu içeriklerden biriyle kesişirse, neler hissettiğinizi gerçekten merak ederim.
Adios Beybiler :))


selamlaar :)
YanıtlaSilmelisa kesmez'in kalemi iyidir.
Oo kimleri görüyorum :)) Her gelişinde yeni bir kitap haberin oluyor diyerek sayfana uğradım ve yanılmadım. Hayırlı olsun ve tebrik ederim 🌸👏👏
Sil